Down Türkiye Down Sendromu Derneği, Türkiye Halkla İlişkiler Derneği (TÜHİD) 16. Altın Pusula Ödülleri ‘Sivil Toplum Kuruluşları Farkındalığı’ kategorisinde ‘Down Sendromu Bağımsızım Çünkü Çalışıyorum’ projesi ile Altın Pusula ödülüne layık görüldü. Projenin stratejik iletişim çalışmalarını yürüten Doret İletişim Danışmanlığı Ajans Başkanı Doret Habib, projenin geliştirilmesinden, duyarlılığın kazandırılmasına, duyurulardan ve stratejik iletişiminin yürütülmesine kadar her aşamada aktif rol aldı.
2012 yılından beri İş Koçu Destekli İstihdam Programı’nın yürütülmesinde aktif rol oynayan ve derneğin kurucu yönetim kurulu üyesi olmasının dışında iletişim faaliyetlerinden sorumlu Habib ile sosyal sorumluluk projelerini masaya yatırdık.
- Son aldığınız ödülden başlayalım sohbete… Bu ödülün önemi nedir ?
- Bu ödülün birkaç önemi var. Burada bir STK’nın tek başına yaptığı iletişimden sonucu yarattığı algı sayesinde yaşadığı dönüşüm ödüllendirildi. Yani bu; bizim yaptığımız farkındalık yaratma ödüllendirildi demek oluyor. Üstelik arkasında marka olmadan sadece amacı doğrultusunda Down sendromlu gençlerin çalışmasına inanmayan topluma bunu aksini gösterdik. Yani davranışsal olarak da bir dönüşüm yarattık. Bu iletişimin gücü ve sosyal sorumluluk yoluyla davranış değiştirerek tüm Down sendromlu gençlere ümit oldu. Çünkü dönüşüm ancak algı değişimi ile olabilir! Biz 5 senedir bu proje ile uğraşıyoruz
- Sosyal sorumluluk projelerinde iletişim başlığını yürütmek için öncelikle nasıl bir karaktere sahip olmak gerekir?
- Çevresine, etrafına, olaylara, insanlığa karşı duyarlı, farklılıklara saygı gösteren bir kişilikte olmak önemli. Zamanını sosyal sorumluluk çalışmalarına ayırırken bunu zevkle yapmak, toplumları ileri götürmekten keyif almak gerekir. Bu içsel bir yolculuk, başkalarına katkı sağlamaktan haz duymak, almaktan çok vermenin keyfini yaşamış olmak önemli. İnsanları kucaklayan, pozitif yapıcı bir vizyona sahip olmak da cabası. Empati yeteneği yüksek, sevecen ve kendiyle barışık insan yapıların sosyal sorumluluk projelerinde daha başarılı olduğunu düşünüyorum
- Bu tür projelerde nasıl bir iletişim çalışması yöntemi belirlenmeli?
- Yaklaşık 5 seneden beri başlattığımız bir algı çalışması bu. Öncelikle yapılan projede sahaya gidip onlarla vakit geçirmek neler hissettiklerini, neler yaşadıklarını anlamak önemli, herkesin kazan kazan olabileceği bir formülde iletişimi yapmak lazım. Yaşananları doğru ifade etmek, her açıdan bakabilmek için taraflarla ayrı ayrı görüşmek, gözlemlemek ve zaman geçirmek gerekir. Daha sonra bu gözlemi analiz ederek bir kurgu ile planlamak lazım. Ve en önemli ve en zor kısmı ise iletişimi uygulamak. Çünkü beklediğinizden çok daha fazla zaman ayırmanız gerekiyor. Kurgulayıp planladığınız akış için ihtiyacınız olan içerik bilgisi genelde hep eksik, sıradan ya da yetersiz olabiliyor ve zamanlama her zaman herkese uymadığından (gönüllü bir çalışma olduğu için) ekibi doğru koordine etmek, kurguya uygun örgütlemek, öncesinde bilgilendirmek ise en önemlisi daha sonrasında ise eldeki verileri farklı içerikler ve doğru konumlandırarak harmanlamak ve dağıtmak , çok detaylı ve ince tığ işi gibi bir iş…
- Hangi tür projeler medyanın dikkatini çekiyor?
- Duyarlılığı yüksek. İnsan hikayeleriyle harmanlanmış; çarpıcı olan projeler medyada gündeme geliyor. O kadar çok sosyal sorumluluk projesi var ki, bazıları amacından çok reklam amaçlı, bazıları dertleri çok çarpıcı fakat içerik konumlandırma stratejisi hatalı ne acı ki aslında hepsinin desteğe ve yardıma ihtiyacı var, doğru emek ile denge sağlansa sürdürülebilir olsa hepsi çok kıymetli ve önemli…
- Bu tür projeleri üstlenirken nelere dikkat edersiniz?
- Engeller bedende değil zihinde ne yazık ki. Bu yüzden toplumda duyarlılık kazandırmanın bir sabır, emek işi olduğunu bilmek gerek. Destek verdiğim çalışmanın ne kadar kişinin hayatını etkileyeceği benim için çok önemli, kimler bu destekten sonra ne gibi dönüşümler kazanacak? Farkındalık çalışması çok önemli ve ciddi bir sorumluluk. Katma değerimin olması en önemli nokta olsa da, gerçekten yapılan çalışmanın bir dönüşüm sağlaması ve ne için yapıldığını net bilmem gerekir.
Günümüzde bir sosyal sorumluluk projesi kirlenmesi var, herkes bu konuda bir şeyler yapıyor. Haliyle yapılan işin getirisinin gerçekten o vakfa, derneğe yarayıp yaramadığı netleşemiyor. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
- Dernek ve vakıflar zaman zaman yararı olmayan çalışmalara maddi yetersizliklerden dolayı girmek durumda kalıyor. Ayakta kalabilmek ve amaçlarını gerçekleştirebilmek için düzenli ve sürekli bir gelire ihtiyaçları var. Projelerde ünlülerin kullanılmasını bir yere kadar doğru buluyorum. Önemli olan proje ile gerçekten örtüşen ve projenin bir parçası olmuş kişilerin olması. Çok duyarlı insanlar da var. Kendi reklamı için değil gerçekten dernek, vakıf için uğraşan... Ama bunu sadece kendi ünü için kullanan da var. Magazin dünyasında ünlü olma yolu da biraz buradan geçiyor. Down sendromluları klibinde oynatarak meşhur olmak isteyen kişiler bize başvurmuştu ya da fotoğraf çekimlerinde kullanma amacıyla kendi duyarlı gibi göstermek isteyenler çıktı…Gerçekten çok duyarlılar da var zaten akışta hep sizle o kişiler görüyorsunuz elele farklı yerlere gidiyor. Bence dernek ve vakıflar işbirliği içinde iken faydalı yapıcı işbirliği olmalı, yaşamsal ihtiyaçlarından öte dönüşümsel yaklaşım önemli. Projenin gündeme gelmesi ve ihtiyacı çözmesi önemli açıkçası markaların, kişilerin kendi fazla ortaya koymaması, Önemli olan bu tür projelerde vakıfların öne çıkması. Bazen bu durumu markalar ya da kişiler suistimal edebiliyor. Biz bu anlamda doğru bir yol izledik ve başımıza bu tür şeylerin gelmesinin önünü açmadık. Win win kazan kazan formülü ile hep duyarlı kişilerle elele verdik.
- Siz kaç yıldır bu tür projelerin içindesiniz?
- Ben yaklaşık 20 senedir bu işlerin içindeyim . Hayatımın ilk dönüşümünü buradan almıştım. PR sektöründe çalışırken çocuğum var diye işten çıkarılmıştım ve hemen sonrasında çocuk hakları savunmakla ilgili bir projenin iletişimini yapmam istendi. Çalışan kadın ve çocuğu olduğu için geç saatlere kalamayan tüm kadınlar benim gibi bir deneyim yaşamıştır… Bu bir kapı açtı.
- Bu zamana kadar gerçekleştirdiğiniz ve sizi en çok etkileyen proje hangisiydi?
- Birleşmiş Milletler Dünya Çocuk zirvesi Newyork’a gittim ve yaptığım çalışma ile ülkeme IMF 'den fon gelmesine destek oldum. İhsan Doğramacı hoca, Türk Büyükelçiliği’nde, Çin'e rağmen, en çok imza toplayan ülke seçilmemize olanak sağlayan bir lobi çalışması gerçekleştirdim. İlk kez Çocuk Hakları Koalisyonu olarak Türkiye'yi registered ettirdim. İlginç ve çok farklı bir deneyimdi. Türk Büyükelçiliği’nde onuruma resepsiyon verildi. Bu proje için 6 ay Güneydoğuda kaldım; valilikler, iş dünyası, STK ve ÇATOM birçok farklı gruptan destek alarak imza kampanyası gerçekleştirdim.
Kutu
Artık Down sendromluların çalışabileceğini toplumda kabul etti!
- Şu anda beş yıldır uğraştığınız projede son durum ne?
- Türkiye’de 378 bin zihinsel engelli birey var. Bu bireylerin 91 bini uygun destekle çalışabilir durumda. Zihinsel engelli bireylere sorulduğunda %98’i çalışmak istediğini belirtiyor. Ama gerçek hayatta örgün eğitimi bitiren zihinsel engelli bireyler çalışma imkanı bulamadıkları için evlerine kapanıyorlar ve o güne kadar kazandıkları becerileri kullanamadıkları için yavaş yavaş kaybederek ailelerine daha bağımlı hale geliyorlar. Her şeyden ötesi bir amacı olmayan bireyler olarak mutsuz oluyorlar ve depresyona giriyorlar. İşverenler ve toplum iyi örnekleri görmediği ve yönlendirilmediği için zihinsel engelli bireylerin bir işte çalışıp üretime katkı sağlayabileceğine inanmıyor. Bu yüzden onlara fırsat vermiyor. «İş Koçu Destekli İstihdam Modeli» Türkiye’ye derneğimiz tarafından getirilmiş ve ilk defa derneğimiz tarafından uygulanmıştır. Engelli istihdamında en büyük problemlerden biri olan istihdam sürekliliği bu program ile % 88 oranında çözülmüştür. Program uygulayıcı şirketlerden Bimeks bu proje ile Perakende Güneşi ödülünü, Hilton ise Travel with Purpose Action Grant ödülünü almıştır.